12 Nisan 2010 Pazartesi

Öneri No:4


          Bu sefer tek başlık altında şu son 1 ay içinde izleyip etkilendiğim filmleri yazmak istedim. Müzikle ilgili birşey beklenmemesi için, ilk olarak bunu belirtmemde yarar var. Gerçekten hayatımın kalan kısmında, önüme çıkacağına inandığım sahneler gördüm. Birazdan paylaşacağım filmleri izlemenizi şiddetle tavsiye ederim, çünkü çok şey katıyorlar insana... Belli bir sıralamayla başlayamam sanırım yazmaya, çünkü hepsinin içinde "duygu" ağır basan bir etken. Her neyse, bende bırakmış oldukları etkiye göre başlayıp, devam ederim.


          -Everybody's Fine : Robert de Niro, Drew Barrymore, Kate Beckinsale ve Sam Rockwell... Bu cümlede barınan isimlerden sonra pek birşey demeye gerek yok aslında ama 1-2 cümle de yazmazsam haksızlık etmiş olurum. Drew Barrymore'a olan hayranlığımı, beni tanıyanlar iyi bilir, de Niro zaten hayatımda görmüş olduğum en büyük aktör, gözümde 1 numara. Hiçbir filminde bu kadar etkilememişti beni, başlarda biraz biraz vuruyor zaten size, kalbinize doğru küçük darbelerle yaklaşıyor, ama beni ilk öldürüşü; orkestra provası devam ederken oğluyla yaptığı konuşmaydı. Filmde periyodik olarak gözyaşlarınızla vedalaşmanız gerekecek, bana öyle olmuştu yani. Türkçe çevirisine göre üzerinizde bıraktığı etki çok zıt olacaktır, keyif meyif bırakmıyor çünkü insanda, ilerledikçe her sahnede kalbinize ağrı saplanmaya başlıyor. Kaçırılmaması gereken bir yapıt ve oyunculuklara söylenecek tek bir kelime bile yok...



          -Nefes : Çok merak ediyordum fakat sinemada izleyebilme fırsatım olmadı, bugün evime gelebildiğim nadir günlerden biriydi ve izleyebildim, sonunda... Tanıdık bir filmle karşılaşmayı beklemeyin ama film tek kelimeyle muhteşem. Özellikle komutanı (Mete Horozoğlu) dikkatlice izleyin, çok seveceksiniz onu eminim. Nereden bakmak isterseniz bakın, film kesinlikle sıradan bir film değil ve gerçekten 1 ay boyunca eğitim almış bu adamlar; o soğukta, karın içinde, dağın tepesinde, 2365  metre yükseklikte... İlk sahnesi ciddi anlamda etkileyici, unutabileceğimi sanmıyorum. Bunun yanında film boyunca verilmiş hoş ayarlarla karşılaşacaksınız. Ama çabuk gaza gelen insanlarsanız dikkat edin, bir an önce askere gitmek için çıldırabilirsiniz, olabildiğince de doğuya... Bu film de ağlatır yani, Levent Semerci'nin ellerine sağlık.



          -A Christmas Carol : Bununla ilgili düşüncelerim 1 post aşağıda yer alıyor zaten detaylarıyla. Aklım kalmasın diye burada da yer ayırdım, takılmayın hiç. Çok merak ettiysen de oku aşağıdakini arkadaşım, allah allah...


           -Old Dogs : Eğlenceli bir aile filmi diyebilirim. Robin Williams ve John Travolta'nın başrollerini üstlendiği kaliteli bir Disney yapımı. John Travolta, oğlunu kaybettikten sonra kendini ne kadar iyi toparladığını bir kez daha göstermiş burada, gerçekten ayakta alkışlanacak performans. Bu filmle ilgili de fazla birşey demeye gerek duymuyorum aslında, çok güldüm.


          *Expendables adında bir film geliyormuş, Facebook'ta fragmanı geziyordu bugün, gördüm ve buradan da paylaşayım dedim. Mickey Rourke, Bruce Willis, Jason Statham, Dolph Lundgren, Steve Austin, Brittany Murphy, Jet Li, Sylvester Stallone ve Arnold Schwarzenegger'i bünyesinde barındıran bu filmin yönetmeni de Stallone. Hata aramayın, Arnold'un soyadını doğru yazmışım, şimdi bir daha yapmaya cesaret edemedim ama, zirvede bırakmak en güzelidir her zaman. Duyduğum saygı ve sevgiye göre sıraladım isimleri, 'Dolph Lundgren'i gören ilk anda benim gibi "kim ki bu?" demesin, Rocky filminin vazgeçilmezi olan "Ivan Drago" kendisi. Ayrıca ben Arnold'a Terminator olamazsın demedim, adam olamazsın dedim...





-İyi seyirler x 5-



5 Nisan 2010 Pazartesi

A Christmas Carol

          Bu adam hiçbir zaman kusurlu olamayacak korkarım ki... Zaten bugüne kadar izlediğim tüm filmler arasında Jim Carrey kadar mimiklerine sahip bir aktör/aktris göremedim, oyunculuk başka, yüz ifadesi olayı başka. Yüzüne akla gelmeyecek ifadeleri sığdırıyor her filminde, bu da bana göre gayet etkileyici bir özellik, hala günde 8 saat mimik çalışıyor diye biliyorum...
          Yazının başlığındaki gibi Jim Carrey'nin son filminden bahsetmek istedim, Charles Dickens'ın bir yılbaşı masalını sinemaya uyarlamışlar, mükemmel birşey çıkmış ortaya, gerçekten çok emek var yapımın üzerinde. Jim Carrey'nin yanında ne kadar boş filmlerde oynuyor olsa da özünde iyi bir oyuncu olarak kabullenilen Colin Firth yer alıyor, Colin Firth ile de kalmıyor Gary Oldman ve Robin Wright-Penn gibi yıldızlarla pekişiyor filmin kadrosu.
          Animasyon mu yoksa gerçek mi bir ara gerçekten ayırt edemedim, afalladım. (Bu biraz da Jim Carrey mimikleri no.392 sayesinde oldu sanırım.) Hayatınızın en kötü anında olduğunuzu düşünüyorsanız bu adamın filmlerini izleyin, "Number 23" hariç tabii...

          Gerçeği yaşatan, hissettiren, ders alınması gereken bir film olmuş 'A Christmas Carol', tıpkı masalındaki gibi, hatırladığım kadarıyla da çoğu replik bire bir. Cimri, hayatının anlamını paraya bağlamış bir adamı canlandırıyor Jim Carrey, kişinin adı Ebenezer Scrooge... Film ilerledikçe de Mr. Scrooge'u ziyaret eden 3 hayalet, ona aslında olması gerektiği insanı göstermek uğruna biraz hırpalıyorlar, acı çekmeden anlamıyor insanlar kolay kolay, gerek duygusal, gerek fiziksel... 
          Umursamaz tavırlarıyla, cimriliğiyle, gereksiz negatifliğiyle nelere sebep olduğunu gösteriyor hayaletler ona, yanlışlarıyla yüzleştiriyorlar, herkese lazım aslında.
          Sonuç olarak film çok güzel işlenmiş; Disney de son zamanlarda yaptığı işlerle kalitesini konuşturmaya kaldığı yerden devam ediyor şu sıralar. Bence kesinlikle izlenmesi gereken bir film "A Christmas Carol", ben dersler çıkarabildim, nedensiz şekilde dertlerimi umursamıyorum 2 gündür ve mutluyum, izleyenler de eminim ki ders(ler) çıkaracaklardır. Biraz geç oldu bunun için ama çok söyleyesim geldi, sevgi kelebeği ya da dünya barışı falan değilim korkmayınız, anlık patlamalarımdan birisi sadece:
           Mutlu olun, yaşamanıza bakın, mutlu yıllar...


...İyi seyirler...