5 Haziran 2010 Cumartesi

Loading...

         Dünya Kupası heyecanı sardı herkesi, 32 takımı desteklemek için Güney Afrika'nın yolunu tutuyor insanlar. Favori takımım Arjantin fakat içimden bir ses onların kupayı kaldıran taraf olmayacağını söylüyor, bakalım. Etraftan da duymuşsunuzdur, İngiltere'de Rio Ferdinand, Fildişi Sahili'nde Didier Drogba, İtalya'da da büyük ihtimalle Andrea Pirlo yer alamayacak Dünya Kupası'nda, şok sakatlıklar, son anda. İngiltere için umut var, çünkü seçeneklerin bol bulunduğu bir ekip. İtalya'da "beyin" olarak tabir ettiğimiz başka bir oyuncu var mı yok mu tartışılır, belki biraz Daniele de Rossi bu rolü üstlenebilir Pirlo'nun olası yokluğunda. Ama Afrika'nın her geçen gün biraz daha hayran kitlesini büyüten Fildişi için pek umut yok gibi, takdir edersiniz ki bu takımın %60'lık bölümü Didier Drogba'ya aittir. Gerçekten büyük talihsizlik Afrika temsilcisi için. Japonya ile oynanan hazırlık karşılaşmasında Tanaka adlı insan olmadığını düşündüğüm varlığın, Drogba'nın sağ koluna doğru uçan tekme atması bu sakatlığa neden oldu. İnsanların ülkesine duyduğu sadakati gösterme şekilleri biraz can sıkıcı olmaya başladı, Japon olabilirsin, ama karşı takıma neden çeşitli kamikaze girişimlerinde bulunursun ki? İngiltere Gol Kralı'nın dirseğinde kırık var sonuç olarak. Fildişi Sahili'ni izleyenler Kalou ve Kader Keita ile yetinmek durumunda bu turnuva için, Keita'nın piyasa değeri artarsa, bu Galatasaray yararına olacaktır.
          Dünya Kupası için yapılan top da Julio Cesar ve Casillas gibi büyük kaleciler tarafından eleştirilmişti, bakkaldan alınmış bir topa benzediğini söylemişlerdi.
          Ama bu topun asıl amacının zaten kalecilerin işini zorlaştırmak olduğu söyleniyor. "Kalecilerin işi zorlaşırsa, daha çok gol olur, gol sayısı artarsa, seyir zevki artar." şeklinde bir görüş var otoritelerce, mantıksız da değil. Şahsen benim Casillas'a çok fena gol atasım var, nerede benim Jo'bulani'm?!

         Her neyse, konuşmak istiyorum Türkiye'nin harika futboluyla(!) gidemediği Dünya Kupası hakkında, zaten 4 yılda bir yapılıyor, 4 yıllık konuşabilirim. (Tabii ki yapmayacağım bunu, korkmayın.)
...
-A Grubu-
          Ev sahibi Güney Afrika'nın nasıl bir oyun sergileyeceği merak konusu, ülkenin de insanları nasıl ağırlayacağı merak ediliyor bir yandan. Televizyondan duyduklarıma göre, istatistikler Johannesburg'un çok tehlikeli bir yer olmasının yanında, suç oranının yüksek olduğunu gösteriyor.
450.000 - 500.000 kişinin gideceğini varsayarsak 4.500 - 5.000 kişinin risk altında olduğu da görünen bir gerçekmiş. Everton'un Güney Afrika'lı yıldızı Pienaar'ın açıklaması da oldukça garipti. Birçok çocukluk arkadaşının hapiste olduğunu paylaştıktan sonra, ülkesine önyargıyla gidilmemesi gerektiğini söyledi. Rahat adam, "çok çok ölürüz canım ne olacak" şeklinde bir bakış açısına sahip. Aaron Mokoena da Güney Afrika formasını en çok terleten isimmiş, bilginize.
          Meksika'da genç Giovani dos Santos'un üstünde büyük bir yük olacaktır, çünkü oyunu bir anda hareketlendirebilme yeteneği olan bir oyuncu. Meksika'nın fazla varlık gösteremeyeceğini savunsam da, gruptan çıkamayacağını söylemeye dilim varmıyor.

          Diğer yandan renkli ve seyir zevki yüksek maçlara imza atan Uruguay, hazır ve iddialı bir görüntü çizerek geliyor turnuvaya. Tarihte bu kupada şampiyonlukları bulunan bir ekip. Diego Lugano, Diego Godin, Martin Caceres ve Jorge Fucile'den oluşacağını düşündüğüm bir defans hattına sahipler. (Her dört defanstan ikisinin adı Diego, bu saptamayı da sayemde edindiniz) Alvaro Pereira, Diego Perez ve Walter Gargano orta sahayı oluşturacak diye düşünüyorum, forvet hattında da gol rekorlarıyla Ajax'ı coşturan Luis Suarez, Palermo'lu genç golcü Edinson Cavani ve kalitesi tartışılamayacak olan Diego Forlan yer alacaktır sanırım. 4-3-3 dizilimi mantıklı geldiği için böyle bir öngörüde bulundum, ben Uruguay'ın teknik direktörü olsaydım bu takımı böyle oynatırdım, Diego'ları da azaltırdım, işte o kadar.
          Son hazırlık maçında Çin'e boyun eğen Fransa var grupta son olarak. Bildim bileli dünyanın en kaliteli ilk 5 takımı arasındadır Fransa, ama bir şekilde başarısızlıklarını sürdürmeyi başarabiliyorlar. Burada da Benzema'nın kadroya alınmaması ilgi çekici etken. Patlama yapma potansiyelini elinde bulunduran isim ise, Chamakh'ın Arsenal'e satılmasından sonra Bordeaux'nun tartışmasız tek yıldızı olan  Yoann Gourcuff'tur, dikkatle izleyiniz.

          -B Grubu-
          Arjantin'in bu gruptan rahatça lider çıkacağı açık ve net. Kadroyu sayarak moral bozmak istemiyorum, gerçekten bu kadar çok yıldızı barındırmak ayıp bana göre, içlerinde Lionel Andres Messi gibi bir yaratık varken hele. Maxi Rodriguez, Juan Sebastian Veron, Gonzalo Higuain, Demichelis, Walter Samuel, Gabriel Heinze, Javier Mascherano, Di Maria, Carlos Tevez ve Diego Milito yönünde şekillenen bir kadro; zavallı rakipler...

          Nijerya
da eğlenceli mücadelelere sahne olacak bir takım bence. Martins, Obasi ve Yakubu var çünkü forvet hattında. Arkalarında John Utaka orta sahanın yükünü tamamen sırtlayacaktır. hızlı ve güce dayalı oyunlarıyla yine karşımızda olurlar ve güzel maçlar çıkarırlar diyorum. Chinedu Obasi de büyük bir takıma gitsin artık lütfen.

          Güney Kore'nin şansı bir tutuyor bir tutmuyor, ama fair-play anlayışını ihmal etmeden iyi olabilmeyi başarabilen ve Dünya Kupası'nda bulunması gereken bir takım her zaman için... Golcü Park Chu-Young da bu turnuvada yıldızını parlatabilir artık, onun için büyük bir fırsat bu, değerlendiremezse işi mucizelere kalacak.
          Sırada izleyenlere pek tat vermeyen bir takım var, Yunanistan. Takımda durdurulması gereken Karagounis, Ninis, Gekas ve Charisteas bana göre. Sürekli 1-0' lık galibiyetlere razı olan bir takıma, o 1 golü de attırmazsanız mücadeleden daha büyük bir zevk çıkabilir. Ne diyelim, Yunanistan'ın çirkef futbolunu ortaya koyamaması için duacıyız.

          -C Grubu-
          Kesinlikle karışık, ikincinin kestirilemeyeceği bir grup C grubu. İngiltere, David Beckham'ın yokluğunda (keşke sakatlanmasaydın Beckham) Steven Gerrard, Joe Cole, Ashley Young, Jermaine Defoe ve Wayne Rooney ile grupta ipi göğüsler, ama arkasından kim gelir bilinmez. Yine de Amerika Birleşik Devletleri diğerlerinden bir adım önde görünüyor ikincilik adayları içinde, kesin birşey demek zor. Çünkü Slovenya ve Cezayir küçümsendikleri takdirde, rakibe acı gerçeği yaşatabilecek ekipler.
          A.B.D
birçok Premier League oyuncusunu bünyesinde barındırıyor. Avrupa Ligi'nin flaş takımı Fulham'da Zamora ile birlikte takımın bütün yükünü arkasına alan Clint Dempsey daima ilk 11'de sahaya çıkacaktır. Defansta Bradley, Onyewu ve Spector gibi isimler var. Landon Donovan ve Jozy Altidore'u unutmak da büyük haksızlık olur. "Bu ülke mümkünse futbol oynamasın" diyenlere, her geçen gün gelişen futbol anlayışıyla sıkı bir cevap vermek için geliyor Birleşik Devletler, dikkat.

          Slovenya'yı pek izlediğim, takip ettiğim söylenemez. Tek bildiğim, bir yığın adı "ic" ile biten insan var kadroda. Birsa, Novakovic ve bir ihtimal Inter'in genç oyuncusu Rene Krhin'in birşeyler yapabileceğine inanıyor gibiyim.
          Cezayir; Zinedine Zidane, Karim Benzema ve Samir Nasri gibi oyuncular yetiştirip, Fransa'nın dibinde bulunma dezavantajını yaşayan bir takım. Oynayacakları maçlar içinde skora etki edebilecek tek oyuncu bence Wolfsburg forması giyen Karim Ziani. Defansta da Portsmouth'tan tanıdığımız Belhadj ve Benfica'lı Yebda, sürpriz çıkışlar yaparak oyuna hareket getirebilirler (belki.)

          -D Grubu-
          Gruptan birinci çıkacağı açık olan bir takım da Almanya. Sistemli oyunlarıyla tanınan, 90 dakika boyunca oyun disiplininden kopmayan panzerler, şampiyonluk için iddialı. Arjantin gibi onların da kadrosunu saymaktan çekiniyorum. Ballack'ın sakatlığı nedeniyle olmadığı kadroda, Schweinsteiger, Podolski, Lahm gibi isimler var, bu kadarı bile yeter bence. Avustralya, Sırbistan ve Gana; ikincilik için mücadele vermeyi kabullenmiş olarak gelecek diye düşünüyorum. 
          Avustralya da son yıllarda futbolunu geliştiren bir ülke. Kadroda en beğenerek izlediğim isim Mark Bresciano. Kanatlardan etkili şekilde içeriye doğru sokulabiliyor, nokta paslarla skora etki edebiliyor. Kewell ile ilgili birşey söylemek istemiyorum, çünkü her an bir yeri kırılabilir, o yüzden susuyorum. Tim Cahill, Lucas Neill, Jason Culina, Brett Emerton ve Kennedy gibi etkili oyuncular da var kadroda, güzel futbol izleteceklerine inanıyorum.
          Sırbistan'a gelelim. Her zaman sempati duyduğum bir takım olmuştur, Yugoslavya hali de böyleydi, Sırbistan Karadağ hali de böyleydi, sek Sırbistan hali de böyle. Nemanja Vidic, Aleksandar Kolarov ve Branislav Ivanovic; defans hattında forvetlerin gözünü korkutmaya yetecektir. Orta sahada Zoran Tosic, Gojko Kacar, Dejan Stankovic, Zdravko Kuzmanovic ve Liverpool'un yeni transferi Jovanovic gibi isimler görev yapacak. İleri uçta da Nikola Zigic, Marko Pantelic ve Danko Lazovic'i izleyeceğiz.
          Gana'nın şansı, Sırbistan ve Avustralya'dan kesinlikle daha düşük. 2 adet Asamoah, 2 adet Boateng, 1 Stephen Appiah ve 1 Sulley Muntari ile gidecek Dünya Kupası'na Gana. Bu isimlerle bir yere gelebileceklerini sanmıyorum açıkçası. Muntari adlı kırmızı kartsever vatandaş, Essien'in yokluğunu fazlasıyla aratacaktır, Gana'nın fazlasıyla şansa ihtiyacı olacak.


         -E Grubu-
          E kimin birinci çıkacağı belli bütün gruplardan neredeyse, ne anladım ben bu işten? Güzel çekilsin kuralar kardeşim. E grubu için de aynı şey Hollanda adına geçerli. Bugün Macaristan6-1 gibi bir skorla alt eden "portakallar" da şampiyonluk için ayak basacaklar Güney Afrika'ya, sonra Cape Town'da dondurma yiyecekler. (İlker Yasin'i özlemişsinizdir diye yaptım.) Bunu yazdığım için çok üzgünüm ama Robben de sakatlanmış Macaristan maçının sonuna doğru, kötü oldu bu. Yine de Kuyt, van Persie, Sneijder ve Elia gibi isimlerle zorlanmadan gruptan çıkacaktır Hollanda, fazla söze gerek yok.
          Danimarka, Japonya ve Kamerun; farklı futbol anlayışlarıyla birbirlerine meydan okuyacaklar gibi gözüküyor. Danimarka'nın en büyük kozu, çoğu zaman şanssızlığıyla ön plana çıksa da kuşkusuz Nicklas Bendtner olacaktır, onu besleme işi, Christian Poulsen ve Rommedahl'ın üstüne düşer. Defansta da Daniel Agger olası sıkıntıları uzaklaştırma görevini üstlenecektir.
          Uzak Doğu'nun en çok yıldız çıkaran ülkesi Japonya'nın en güvendiği isim, Keisuke Honda ya da Shunsuke Nakamura olur. Honda, uzaktan yaptığı şık vuruşlar, frikik golleri ve harika paslarıyla tam bir 10 numara olduğunu son 2 yılda futbolseverlere kanıtladı. Nakamura'nın formundaki düşüş, genç Honda'yı ön plana çıkaracaktır büyük ihtimalle, kesinlikle izlenmesi gereken bir oyuncu Honda. Forvet hattında, teknik direktör Okada tarafından değişilmez ilan edilen Tamada, attığı zor gollerle çıkışını sürdürmeye devam ediyor. Hollanda'dan bir beraberlik alabilirlerse, ikincilik onlar için hiç de zor olmaz.

          Son yıllarda kadro kalitesine rağmen beklenen çıkışı gerçekleştiremeyen bir başka takım da Kamerun. Samuel Eto'o, Pierre Webo, Achille Emana, Jean Makoun ve Bassong gibi sağlam oyuncularla bir türlü sonuca gidemiyorlar, gittiklerinde de zorlandıkları görülüyor. Bu grupta Japonya ve Danimarka'yı, şansları varsa zorlayabilirler.


          -F Grubu-
           Bu grup çekişmeli maçlara sahne olacaktır. Son şampiyon İtalya, şansı varsa birinciliği Slovakya'ya kaptırmadan çıkabilir gruptan. Yeni Zelanda ne kadar yol katetmiş olsa da, Paraguay'ı geçemeyecektir ve grupta dördüncü sırada yer alacaktır bence. Pirlo'nun antremanda baldırından geçirdiği sakatlık ciddiyse eğer, bu olay İtalya'yı derinden etkileyecektir. (Pirlo'yu sevmememe rağmen yeri zor doldurulan bir oyuncu olduğunu kabullenmiş durumdayım.) Slovakya, İtalyanlar'ın en büyük rakibi bu grupta. Gilardino, De Rossi, Camoranesi ve Pazzini'nin gücü yeterse, kaza kurşunundan kurtulabilirler.
          Öte yandan
"sürpriz ekip" dendiğinde bir anda gözümde canlanan takım Slovakya oluyor. Marek Hamsik, Miroslav Stoch, Philip Holosko, Robert Vittek, Marek Sapara ve tecrübeli oyuncu Miroslav Karhan gibi isimleri kadrosunda barındıran Slovakya takımı belki de hiç olmadığı kadar umutlu katılıyor bir turnuvaya. Sevdiğim bir takım, umarım güzel futbollarını başarıyla süsleyebilirler.
          Paraguay, boş bir takım olmadığını her fırsatta izleyenlere gösteriyor. Oscar Cardozo, Roque Santa Cruz ve Haedo Valdez gibi etkili oyuncular, bu gösterinin başrolleri şüphesiz. Fakat Paraguay'ın da bu gruptan çıkması, şansa bağlı. İtalya ve Slovakya'yı sollayabilecek güce sahip olmadıkları bir gerçek.
          Yeni Zelanda hakkında kimse pek birşey bilmez, ama en son hazırlık maçında Sırbistan1-0 yenmeleri ilgimi çekmiştir. Yine de bu bir ölçü değil takımla ilgili konuşabilmek için. İzleyerek göreceğiz, büyük ihtimalle galibiyet yüzü göremeyecekler bu kupada.
-G Grubu-
          Kuzey Kore hariç bu 3 takımın bulunduğu grup, "ölüm grubu" olarak nitelendiriliyor. Son yıllarda Brezilya'nın gerçek oyununu sahaya yansıtamaması, Portekiz ve Fildişi Sahili'nin göz dolduran çıkışı, grubun bu ismi hakettiğini gözler önüne seriyor. Bir sürpriz yaşanmazsa, Brezilya liderlik koltuğunda grubu tamamlayacaktır. Ama bunun yanında, ikincilik için büyük bir rekabet bizi bekliyor. Portekiz ya da Fildişi Sahili, turnuvadan eli boş dönecek.
          Hazırlık maçlarından çıkardığım sonuç, Brezilya'nın, geçen başarısız yıllara göre daha oturmuş bir kadroya sahip olduğu. Robinho ve Elano'nun iyi anlaşması, orta sahada büyük bir yarar sağlıyor zaten. Bunun yanında Daniel Alves, ortalarının ve şutlarının dağlara gitmediği bir günündeyse, yani o gün içine Sabri kaçmamışsa, girdiği her pozisyon tehlikeye dönüşecektir. Maicon da diğer kanattan etkili olabilir savunma ağırlıklı kalmadığı sürece. Zaten dünyanın en iyi kalecisine sahipler, önemli bir artı bu da. Orta sahanın kalanını da Felipe Melo ve Kaka oluşturacaktır sanırım. Felipe Melo genç, sağlam ve teknik bir oyuncu, top kesme ve pas atma yetenekleri sınırsız gibi geliyor bana. Kaka zaten gününde olursa neler yaşandığını biliyoruz, tarihte örnekleri var. Grafite, Nilmar ve Luis Fabiano da forvette görebileceğimiz oyuncular. Grafite'nin formunu merakla bekliyorum özellikle. Bence Brezilya, son yılların mevki olarak en sınırlı, ama aynı zamanda en etkili kadrosuyla yola çıkıyor. Ronaldinho olmasa da zevkli mücadeleler ve şık hareketler izleyeceğiz kesinlikle.
          Portekiz, son hazırlık maçında Kamerun'u 3-1 yendi. Danny ve Miguel Veloso'nun artık patlama yapma zamanıdır. Cristiano Ronaldo, Nani, Deco ve Simao görevlerini eksiksiz tamamlayabilirlerse, Portekiz çok tehlikeli olabilir; hatta gruptan lider bile çıkabilir. Defansta Pepe, akınları tek başına kesebilecek güce sahip olmasına rağmen, yanında Ricardo Carvalho, Miguel, Paulo Ferreira gibi isimler yer alacak. Defans ve orta saha, "son yılların en parlak Portekiz'i" dedirtmeye yetiyor bence. Forvet hattında da Hugo Almeida ve Liedson hünerlerini sergilemekte zorlanmazsa, Portekiz'in yarı finali garanti gibi görünüyor.

          Fildişi Sahili, Afrika'da en beğendiğim, beğenerek izlediğim takımdır. Drogba'nın bu turnuvadaki yokluğu, ne yazık ki derinden hissedilecektir. Fakat "diğer yıldız isimler, bunu unutturabilecek güce sahip" desek de yanılmış olmayız. Gervinho, Salomon Kalou, Abdel Kader Keita, Yaya Toure, Romaric, Emmanuel Eboue, Kolo Toure, Didier Zokora gibi çevik oyuncularla donatılmış Fildişi kadrosu, Portekiz ve Brezilya'ya zor anlar yaşatabilir.
          Kuzey Kore'nin bayrağını Dünya Kupası içinde görünce garip oldum, güldüm. Küçümsemek istemiyorum ama Yeni Zelanda'dan beter olabilir durumları. Böyle bir gruba düşmeleri de büyük şanssızlık, her maçtan 5-0 gibi mağlubiyetlerle ayrılıp, prestijlerini düşürmezler umarım. Bol şans.

-H Grubu-

        
           İspanya. Hazırlık maçlarında güçsüz takımlara karşı ne kadar kıl payı galibiyetlere imza atmış olsalar da, İspanya. Son Avrupa Şampiyonu İspanya. Güiza'sız olmaları daha büyük bir tehlike rakipler için. Xavi Hernandez, Andres Iniesta, Cesc Fabregas, Jesus Navas, Fernando Torres, David Villa ve David Silva en büyük kozları olacaktır. Artık dünyaya kendisini iyice göstermesi gereken isim de, Juan Manuel Mata. (PES oynayanlar: Master League'de bayinizden mutlaka isteyiniz, kadronuzdan eksik etmeyiniz.)
          İsviçre deyince de aklıma ilk gelen Valon Behrami ve Tranquillo Barnetta oluyor. Onları takip eden ise Eren Derdiyok ile Gökhan İnler. Kalecileri de Wolfsburg'dan hatırladığımız Benaglio, iyi kaleci. Kaliteli bir kadroya sahip İsviçre takımı, ne kadar pozitif futbola çevirebilir bu enerjiyi bilinmez ama, bu gruptan İspanya'nın arkasından çıkmaları sürpriz olmaz.
          Honduras var sırada. İnsanların büyük bölümü David Suazo, Wilson Palacios ve uzaktan attığı mükemmel gol, İngiltere'de sezonun golü seçilen Figueroa sayesinde tanıdı Honduras'ı. Üstün bir başarı altında isimlerini göreceğimizi düşünmüyorum, ama kendilerini göstermek adına çabaları olacaktır. Kötü bir takım değil, hızlı top oynayan, pas hataları olmadığında tehlikeli pozisyonlara girebilen bir takım. Yine de şansa ihtiyaçları var onların da.
          Ve incelemenin son takımı, Şili. Slovakya'nın 1-2 alt kademesi olarak görüyorum onları. Şansları yarı yarıya, İsviçre'ye rakip olabilirler. Arturo Vidal oyunkuruculuğu ve paslarıyla maçın kaderini belirleyebilir, Humberto Suazo bir anda 38 gol atabilir, Alexis Sanchez adam eksiltebilir, eski Liverpool'lu Mark Gonzalez de hızıyla rakip savunmaları süründürebilir. Bu dört kilit adamın değeri, sonuç olarak Şili'yi ikinciliğe taşıyabilir...

...

          Yapacak birşey bulamadım ve blogu biraz ihmal ettiğim geldi aklıma.
Dünya Kupası büyük bir gündem maddesi bence, bilgilendirmek için yazdım, ama yorumlarım da işin içine girdi, umarım beğenilir. Dünya Kupası için fikirleri olanların yorumlarını bekliyorum.

2 yorum:

  1. çok uzun olmuş hacıcan.. ama başarılı bi analiz..büyük oranda katılıyorum..

    YanıtlaSil
  2. eline sağlık kardeşim. telif hakkı yapmalısın artk biliyorsun. hahahaha

    YanıtlaSil