28 Ocak 2010 Perşembe

Hayat(ım)a Dair...



          Genel kültür kulvarının biraz dışına çıkayım dedim şimdi. Eskiyi, şimdiyi, eskinin şimdiye göre daha kolay oluşunu düşündüm, geç oldu tabii onun da etkisi yok değil. Eskiden ne kadar zordu değil mi hayatımız, hani tam anlamıyla "çocukluk" dediğimiz dönem. Yatma saatin, yemek saatin, yatağa yattığın halde uyumadığın her an için üzerindeki baskı, karnendeki kırık, sınavdan aldığın bir 80'in "neden 100 değil" şeklinde değerlendirilmesi, evdekilerin yaptığın herşeye kızacaklarını düşünmen, hayat bilgisinden aldığın 4'ün bile, benzeri bir dolu şey işte. Şu yaşadığımız dönemde ne var? O zamana göre oldukça fazla özgürüz hepimiz, beslenme çantalarımız yok, istediğimiz anda istediğimizi yapabiliriz başkalarına zarar vermeden,bu da özgürlük ve demokrasinin ilkokul tanımı işte hala kalmış kafada,varmış geçmişteki bazı şeylerin yararı meğer... Ve sıkıntılar. Hepsi daha ciddi,yıllar hatta saniyeler geçtikçe daha da artıyor bunlar, nereden ne geleceğini bilemiyoruz bazen, hiç ummadığımız birşey sıkıyor canımızı bir anda, ya da unuttuğumuz gömdüğümüz birşey hiç olmadık zamanda geliveriyor aklımıza. Şunu diyoruz o an : "Keşke..."Keşke bunu yapmasaydım, keşke orada bunu yapsaydım, keşke bu hareketimi gizlemeseydim, keşke olabilseydim o an kendim gibi, keşke. Ama o "eski" var ya hani beslenme çantalarımızın olduğu zamanlara denk gelen dönem. O zamandan belli kişiliğimiz aslında. O zamandan neyin doğru neyin yanlış olduğuna kişiliğimiz doğrultusunda inandırıyoruz kendimizi. Yüzeysel bakmak istemem. "Yalan yanlıştır", "ikiyüzlülük kötüdür", "dedikodu çirkindir", "adam öldürmek çok ayıp", "küfür mü? duymamış olayım" vs. Bunların kötülüğünü bilsek de, dünyanın bildiği bu kötü kalıpların hepsinin bilincinde olsak da hangisini yapmadık şimdiye kadar? Seçenekleri biraz geriye dönüp tekrar okuyanlar ve sonucunda "e adam öldürmedim" diyenler var. Öldürdünüz! Hiç olmadık anlarda derinlerinizde, umrunuzda olmayan bir yığın ceset var aslında. Annenizi kırdınız,babanızın arkasından "herşeyi de sen biliyosun be!" diye sövdünüz. Evet yaptınız. Beklemedikleri anda vurdunuz onlara, tertemiz, sadece sizi düşünen kalpleri kırıldı, bir kere daha öldüler, ertesi gün farkettiniz hatanızı, üzüldünüz, akşamına bir daha, bir daha, bir kere daha vuruldu, bir kere daha kalpleri acıdı, gizli gizli gidip ağladılar kimseye duyurmadan. Yanlış anladıkları şeyler olmuyor mu? Oluyor. Bilgisayarı sizden daha mı iyi biliyorlar? Hayır. Ama sizin kötülüğünüz için birşey yapıyorlar mı hayatları boyunca? Buna da hayır. Sizi karşılık beklemeden sonuna kadar sevecekler aynı zamanda...


Refleksen öldürüyoruz insanları, en basit örnek bu aile örneği. Küçükken seni seven bir kız vardır, çirkindir, kimse bakmaz ona, arkadaşı yoktur, sana aşıktır ama ve bu da kalbi olduğunu gösterir. Yok ki daha güzel birşey, ileride göremeyeceksin o saf sevgiyi dışarıdaki kimseden inan, kimseden göremeyeceksin o karşılıksız ilgiyi, kimse öyle dalıp gitmeyecek sana. Ama geçti, ayrıldı yollar sen ona küçümser gözlerle baktığında, onu da öldürdün. Bu kadar kolay işte cinayet işlemek, ve bu kadar kolay masum bir insanın kalbine parmak izini bırakmak. Bunun dışında ; yalan söyledik, arkadan konuştuk, dedikodu yaptık, bir ton insanlık suçu işledik. Kurtulanlar var, kurtulmayanlar var. Ama ilk diyeceğim şudur. "Sevebiliyorsan herhangi birşeyi,insansındır." Ağlayabiliyorsan duyguların vardır, dışarıda gülüyorsun, en dandik şeye bile gülüyorsun, o kadar çok kahkaha atıyorsun ki herkes sana bakmaya başlıyor amacının ne olduğunu bilmedikleri için. Bilmiyorlar ki eve gittiğinde nasıl bir ağırlık çöküyor üstüne, nasıl zor geliyor o kalbi taşımak, bilmiyorlar ki onların arasında taktığın o kusursuz maskeyi çıkartıp, herşeyi her detayıyla düşündüğünü... Bilmiyorlar ki.
          Vardır öyle etrafında "normal" insanlar dışında soytarılar. Senin ne hissettiğini, yapmış olduğunun herhangi bir hamlenin derininde ince bir düşünce olduğunu anlamazlar, zorla değil ya basmaz kafaları. Onlar sadece kendisine gülündüğünü düşünen zavallılardır. Espri de yapamazlar, hiçbir işe de yaramazlar. Ama onlarsız da olmaz ki, çaresiz hissettiğin zamanlarında onları gözünün önüne getirerek kendini şanslı hissedersin. Kötü bir örneği görmeden kendine iyi diyemezsin bazen. Hayatımız boyunca hata yaparız ama sonuç olarak. Bunların birini saklayacak bir iyi hareketimiz olsa da bir diğeri çıkar meydana. Döngüdür bu, asla mükemmel olamazsın. Yanlış anlaşılırsın en kötü,canını sıkma yani elbet bir kulp bulunur sana takılacak. En kaliteli hareket de etrafındaki insanların sende "iyi" olarak nitelendirdikleri yönlerin için; senin kullandığın "neden daha iyi değil?" cümlesidir. Tanıdık geldi değil mi eskilerden... Evet babanız diyordu bir zamanlar, hala da mükemmelliğinize inanıyor ve içinden geçiriyor onu sizin yeterli gördüğünüz kendi hareketlerinizde: "Neden daha iyi değil?..." İnsanın hayattaki varoluş nedenini, amacını açıklar bu. Bunu demiyorsa, acımasız olmayayım düşünmüyorsa en azından boş bir insan olduğu açıktır. Daha da derinlere inmeden aslında insanların bilmesini istediğim birşeyi söylemek istiyorum. Hayatınızda değerli insanlar var, ve bunların sayılı olması (aile dışında) daha iyi birşeydir. Klişe gelebilir ama 100 tane sıradan arkadaşın olsa hiçbir şeyini paylaşamadığın, 3 tane seni önemseyen, seni en zor zamanlarında dinleyen dostların olsun. Bu güzel bağları kurabildiğinde zaten bunun dışında da 100 adet arkadaşa sahip olmana kimse birşey demez canım,hayret birşey. Toparlamam lazım artık bence...
          Amaçtan sapmış gibi göründüm bu yazıyla ama hayır, bana geldiklerinde böyle yazarım arada, güzel oluyor, günlük değil ama bu, herkes hayata dair felsefesini ya da görüşünü yazmasın, birbirimizi jiletlemeyelim burada, hoş olmaz. Her neyse.
Değer bilelim istiyorum, gördüğüm şeylerden sonra hayatımda şimdiye dek, değerlerin bilinmesi. Zararı dokunmayan insanları incitmek anlamsız,bunun farkına varalım en azından. Umarım intiharınıza sebep olmamışımdır, gerçek anlamda adam öldürmek istemiyorum çünkü. "Hayat güzel şey, en büyük ders insana..."





Saygılarımla...

5 yorum:

  1. Şenay dedi ki... diye başlayacak ama, öncelikle belirtmek isterim ki, yanlış; Haluk dedi ki... demeliydi; ben babanım! Nereye davransam annenin adı-adresi karşıma çıktı, ben de sonunda onu kullanmaya karar verdim.
    Canım oğlum, çocuklarının büyüdüğünü görmek insanda tuhaf duygular uyandırıyor. Şimdi yazmaya kalksam blogun çöker. Kısaca şunu söyleyeyim; ağabeyin de, sen de, iyi ki oğlumsunuz. "Her şeyi de sen biliyorsun be" diye arkamdan sövmüş olsan da böyle bu! Haklısın, yanlışlarımız, eksiklerimiz var. İnanmayacaksın ama, sizin de var. Ve aslında çok doğal bir şey bu. Hepsine gül, geç. Hayat zannedildiği kadar uzun değil, boşa harcama, keyfini çıkar.
    Yazdıklarını okudum, hepsini. Akıcı, ilginç, eğlenceli. Sevdim. Ama lütfen biraz daha Türkçe, biraz daha özen... Eleştirime kızmazsın umarım. Düşünürsen, bunun bana ne faydası-ne zararı var. Tıpkı 80, 100 ya da 3 almanın olmadığı gibi.
    Oğlum, her şey olabilir. Ama bir şey değişemez: Seni sevmekten, senin için en iyisini istemekten vazgeçemem. Bağışla, elimde olan bir şey değil bu.
    İyi geceler oğlum.

    YanıtlaSil
  2. sen iyi ki karşıma çıktın güzel adam!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepinize teşekkür ederim, "keşke" yerine "iyi ki" almışım üstüne, mutlu oldum.

      Sil